burada yayınlanan komik olaylar köyde yaşanmış anılardır. sizinde bildiğiniz anılar varsa bize gönderin . adınızla birlikte yayınlayalım. omerakcair@gmail.com 0 535 2494601







Ayakkapı önemli şeydır


   Yıllar önce bir teravih namazı sırasında Köyden birisi Kırıkçı
Rasimin ayakkabılarını çaldı...

    Acaba o ayakkabıları çalan bilseydiki Rasim aga 30 yıl boyunca bir daha o camiye adım atmayacak yine aynı şeyi yaparmıydı...
Evet

     Kırıkcı Rasim O günden sonra bir daha camiye adım atmadı... Karda Kışta Her zaman komşu köyü olan mısırlı köyüne gitti...

          Hatıra:Mevlüde ÇAĞLAR

E..Emerın Temelın Celal

Ömerin Temelin Celal Kaba ...

Çolağın Yaşar Gümüşle

Kerimoğun Kıranında kavga eder...

Köylüler araya girip kavgayı ayırırlar....

Ancak Yaşar Celaldan bir tokat yemiştir....
Bu olayı hazmedemeyen Yaşar.

tam o anda  Küfür Defterine Yazılacak Bir Laf Eder.

 ... E.Celal........  S.....kesin nenemi......!
                           S...kmesem  neneni...!

       Hatıra:Ömer AKÇAİR 

Domates

Bilirsiniz Kaya Üstünden pek sis eksik olmaz ... Yine öyle hafif sisli ve ciseli bir havada kaya üstü derneğinde geziniyorum

Karabacağın ibrahim Hafız...
(rahmetli )Veleğun Reşit 'e uzaktan çürük bir domatesi füze gibi atıp alnının orta yerine patlattı . Reşitin Yüzü Kıpkırmızı oldu...

Reşit domatesi kimin attığını hırsla hiddetle arayıp küfüre başlayacakken;

Domatesi Atan İbrahim Hafız söze başladı
--- Ula Reşit ne oldi, gene birisi bişeymi vurdu sağa. Sağa oni vuranın nenecuğuni si....esin diyerek...

Reşiti kendine küfrettirmeyip Reşit'in hırs ve hiddetini bertaraf etmiş oldu.
O arada Bende gülecek oldum ama nasıl güleyim reşit parçalayaçakmış gibi aranıyor.

Reşit abimize Allahdan gani gani rahmet diliyorum .

Hatıra : Hüseyin Hurmacı

Habu kağıtlar üzerine

Karabacağın Ali - Lili Ahmet ve İsoğun Çakır aga köy kahvesinde bom oynamaya başlarlar...

Oyunun ilerleyen dakikalarında Lili Ahmet kağıdı 72'ye alır...
El oynanır ...
Sayarlar 73

Ali--- Eee der Liliye
bom oldun

lili---Ne bomu 72'ye aldım 73
ali---Olurmu 75'e aldın 73
lili---isyanlarda
ali---Bak ben yalan konuşurum ama çakıragaya milyar versen konuşmaz

çakıragaya sorarlar

çakır---tabi, tabi ... kağıt 75'e alındı demezmi !

lili---yine isyanlarda
ali---Son bir manevra ile elindeki kağıtları göstererek liliye --- bak der...

       ' Habu elimdeki kağatlar  hakkı için yemin ederimki 75'e aldın  der ve liliyi ikna eder ve Lili haksız yere bom olur...

hatıra: hüseyin hurmacı

Eyiki oğa bişe olmadi


Kahramanoğun Yusufun cenazesinin olduğu gündü...

Veleğun Hasanın Niyazinin doç arabası Veloğun Karamanın tarlasından aşağı yuvarlandı bir alt yolda kaldı ...

Allah korudu arabayı kullanan Niyaziye birşey olmadı...

Niyazi köyün en şişmanlarından biridir...

kazadan sonra kazayı görenler görmeyenlere anlatmaya başladı...

Şamburuğun Temelin karısı Ayşe de kazayı Havvanın kızı Mevlüdeye aynen şöyle anlattı...

--- ey gidi Mevlüde Niyazinin arabasi Safların tarlasından aşağa bi yuvarlandi bi yuvarlandi aşadaki yolda kondi arabasi hep parçalandi ama Niyazinin burni bile kanamadi...ve devam ediyor

        Eyiki oğa bişe olmadi ... kazara bi patlasaydi  üç ay pok kokusundan geçemezduk ordan...

hatıra : mevlüde çağlar

E.Karabacağın İbrahim


...
Bir ramazan günü teravih namazında camide
Karabacağın İbrahim Rahmetli Veloğun Arifi agayı kızdırır...

O an Karabacağın ibrahim ve tüm cemaat caminin içinde sesli bir şekilde...

Arif Aganın şu sözleriyle aydınlanır...

E. Karabacağın İbrahim   s....keyim neneni

       Hatıra:İbrahim GEL

Ananda aynıydi.

   -Veloğun Gülizarın Karaman birgün kahvenin önünde oturuyor,hemen yanında oturan rahmetli Mehmet alamana döner ona takılmak ve kafa bulmak ister...

 ---Karaman derki. (aşağısını göstererek)
--- Mehmet aga seni ne zaman görsam haburam kaşınıyı neden acaba...?

 ---Alaman hiç düşünmeden cevabını verir...................

 --- Oğlum  sizde  herhalde  adet  boyledır ,ananda aynı idi ne zaman beni görsa başlardı  kaşınmaya. senda ona benzedin .......!

     Hatıra:Ömer AKÇAİR

E bu tahtayı buraya koyanın

Bir bayram günü herkes camide ... namaz kılınmak üzeredir.... Hoca tam Allahuekber dediğinde Rahmetli Alaman Mehmet namaza yetişmek için çabuk çabuk içeriye girdi...caminin alt katında yer olmadığı için üst kata yöneldi...o sıradada üst kat onarımda olduğu için ... her tarafta tahta çivi kalas gibi dağınık malzemeler vardı.
Mehmet Alaman çabuk çabuk üst kata çıkarken kafasını sertçe bir tahtaya çarpıyor... canı çok yanmış olacakki O sırada insanlar namaza durmuş hiç ses yok rahmetli alamandan sesli bir şekilde şöyle bir ses geliyor....


E---Bu tahtayı buraya  koyanın  nenesini   s..keyim....!

    Hatıra: Ömer AKÇAİR

Göt sürtme yok

Rahmetli Abloğun Ahmet bir cuma günü namazdan sonra camiden eve doğru geliyor ama çok rahatsızdır....
     Rahatsızlığın verdiği yorgunluktan vede yolların biraz rampa oluşundan dolayı otura kalka ağır ağır yürümektedir...O sırada oradan geçmekte olan ve onun gibi hasta olan alaman Mehmet ki oda o yolları otura kalka gitmektedir,   abloğun ahmeti otururken görür ve ona
Aynen şöyle der...
--- göt sürtme yok...... ya oyana ya buyan... kalk ayağa bakayım ......


Hatıra:Ömer AKÇAİR

Mehmet aga hortum kaç metreydi

   Abloğun Ahmetin Kara Hüseyin'in bir iş için hortuma ihtiyacı olur. Mahallede hortum ararken O sırada komşusu Hurmacoğun Mehmete sorar.

Mehmet aga
--- sende hortum varmıdır der.Mehmet agada..
--- var ama çok eski ve yırtıkdır .İstersen al kullanda at onu ben zade çöpe atacaktım onu der,ve Hüseyine hortumu verir




Hüseyinde öyle yapar işi bitince hortumu atar...

Aradan bir zaman geçtikten sonra Mehmet aga hüseyinden hortumu geri ister.
nasılsa Hüseyin onu atmıştır diye düşünür hortumu yenilemek için tam bir fırsat
Hüseyin ne dediyse kar etmez. Mehmet aga hortumu illaki istiyor.
Hüseyin ---yahu mehmet aga kullanda at dedin bende attım.... der

Mehmet aga yakalamıştır Hüseyini daha kaçırırmı,nerde görse hortumu ister...
Hüseyinin kurtuluşu yoktur.

Bir pazartesi günü Hüseyin çarşıda gezerken Mehmet Agayı görür .mehmet aga hortumu istemeden.

Mehmet aga--- gel sana hortum alayım da bitirelim bu işi
der


Mehmet aga bu işe çok sevinir...
artık yeni bir hortumu olacaktır...


giderler hortumcuya

hüseyin sorar
---Mehmet aga hortum kaç metreydi
Mehmet aga nasılsa para vermiyecek. 5 metrelik hortumu ---12 metreydi der

Hüseyin 12 metre hortumu alır Mehmet agaya verir.

                     Mehmet aga hurtumu tam sırtladı gideceği sırada
Hüseyin bir dakka Mehmet aga der ve hortumu ondan geri alır...
Senden aldığım hortum sağlam değildi der...............
cebinden çıkardığı çakıbıçağı ile hortumu delik teşik ettikten sonra Mehmet agaya geri verir...

Mehmet aga senden aldığım hortumda böyle delik teşikti ,hakkın kalmasın bende diye böyle yaptım der.......

                    Hatıra:Ömer AKÇAİR

Üç tekerlekli anılar

Deregözünde çocukluğumuzun bir vazgeçilmeziydi bilyalılar... aslında bilyalı da bir lükstü daha eskilerde bilyada yoktu nerden bulacaksın bilyayı. odun tekerli arabalar vardı.üç tekerliler ne zaman bir yerde orman kırılacak hemen çocuklar koşardi en yuvarlak ağaçtan bir parça bulmaya-istemeye-çalmaya . Yuvarlak koziklerden birkaç parça alabildiysen dünyanın en mutlu uşağı olurdun.

Odun motoruyla yada hızarla kesilen parçaları aldınmı doğru eve ...hemen bi ateş yakıp bulduğun bir mıhı (çiviyi) ısıtıp tekerlerin ortasını delmen lazımki tekeri arabaya takabilesin...

Herşey tamamlanınca değme keyfine ... dünyada senden zengini senden mutlusu yok . varsa yoksa akşama kadar mahallenin uşaklarıyla bi yukari bi aşağa bi yukari bi aşaa...

Yok hava soğukmuş yok yerler çamurmuş annen bağırıymiş evin başindan hiç farketmez... hava kararana kadar... araba kırılana kadar sürmeye devam... bazen iki kişi bazen dört kişi bindiğin arabayla inebildiğin kadar in sonra bitmek bilmeyen bir enerjiyle yukarı doğru çıkabildiğin kadar çık...
O zamanlar arabası bide topu olan çocukların yeri bi ayrıydı daha bi saygı görürdü kendileri öyleki arabası olmayan çocuklar bir tur binebilmek için rampanın dibinden başına kadar üstünde adam olan üç tekerliyi iter dururlardı. ... bu arabalarda en çok restlanan arıza teker çatlamasıydıki o zamanlar yedek tekeri olanlar koşa koşa evden tekeri alıp gelirlerdi kısa bir tamirattan sonra oynamaya devam... odun tekerin bilyeli tekere göre iyi yanı daha sessiz oluşuydu... tok bir ses çıkardı ilerlerken köyün çukurlu yollarında ...dezavantajı ise sık sık tekerin sıkışması idi ... tekerin sıkışırsa yapacağın şey annenin - nenenin evde yaptığı (tahta dolabın altındaki alemiyum tencerenin içinde sakladığı) tereyağından aşırmak.. yağı sürdünmü o zaman kimse tutamazdı seni... yağın olmadığı durumlarda yapcağın en son şey tekere işemek ; bu da kısa süreli bir çözümdü.
Köyün yolları bozuktur... buna ne üç tekerli araçlar dayanır nede çarşıya yük çeken poverler ... arızalanan bilye dağıtan arabarardan çıkan parçalarla artık üç tekerli arabalar daha modern hale gelmektedir... tahta tekerlejklerin yerini bilyeler alırken köyün yollarındaki çocuk arabaları artık oldukça ses yapmaya başlamıştır. yaşlılar bu sese hiç gelemez. hele evinin yanında yokuş varsa akşama kadar bilyelerin sesini dinle.

işte bir dönemin üç tekerli anıları bunlar... bilmem köyde hala varmıdır ... ama on sene öncesine kadar trabzon şehir merkezinde boztepeden aşağı bilyalıyla kayan çocuklar dan bugün eser yok...

Hatıra : tuncay AKÇAİR

Ey güneş sana demedilermiki


Rahmetli Mevlüt dedem hakkında bazı komik şeyler söylenir...
Bir tanesini Babam anlatmıştı bana...

1-Dedem bir gün çayırları biçmiş havada güneşli kuruması için dağıtmış  çayırları gitmiş evine
tam uzandı dinlenecek  pencereden dışarıya bakmış hava kararmış çabuk çabuk gitmiş çayırları takrar toplamış  ıslanmadan korumuş ama iyice yorulmuş  günlerden cuma olduğu için abdes alıp camiye gitmiş.  caminin içinde namaza doğrulmuşlar,kılarken pencereden dışarıyı görüyor hava çekmiş sıyırmış güneş vurmaya başlamış, dedemin aklına çayırlar gelir ve çok sinirlenmiş olacakki,caminin içinde olduğunu unutup namaz kılarken  aşağısını göstererek sesli bir şekilde aynen şöyle diyor  
---  E.. Güneş bundan sonrada vur habuğa..... 



dedemin bir başka anısı daha var
yine Rahmetli Babam anlattı

2- Dedem bahçede kazma ile çalışıyor,kazmayı yere vurduğu anda   bir taş parçası fırlayıp dedemin ayağının tam kamışına vuruyor.

   Dedemin canı çok yanıyor ve ayağına vuran taşı eline alıp ön tarafına iyice bir sürdükten sonra aynen şöyle diyor...

---E..taş  sana  kimse  demedimi  sakın  mevlütün  önüne  gelme  geleni  s.....kiyor

hikaye:Osman AKÇAİR (merhum)

Bir kaç kuruş daha varidi onda

Rahmetli Veloğun Zehra abla bir kış günü havanın iyice soğduğu zamanlarda çarşıya getirdiği siğırını sattı ve erkenden köye döndü bizim evin önünden geçerken anneme seslendi

--- E kız Hava siğıri sattım -bugün pazarda oyle soğuk varidiki çok uşidım bekleyemedım eğer bekleyebilsaydım,
      Bi kaç kuruş daha varidi onda , biraz ucuza gitti .


     Hikaye:Ömer AKÇAİR

Bokli dereye kadar

Havva Akçair anlatıyor

    Eski günlerde insanların giymeye ayakkabı bulamadığı günlerde kardeşi (merhum) Zehranın Gel çok güzel bir çift çarığı var süslümü süslü giymeye kıyamıyor.O zamanlar dediğimiz gibi o çarıklardan köyde çok fazla kişide yok.

      Birgün Komşusu Bayramın Kızı Ayşe abula çarşıya gidecek çarıkları istemeye gelmiş... Konuşmalar aynen şöyle...

--- Zehra..... Çaruklarıni ver bağa yarın çarşiya gideceğım ,bokli dereye kadar giymeyeceğım sepetımın uzerine koyacağım olari    ,oradan çarşiya kadar giyeceğım ,dönerken  gene bokli dereye kadar giyip ordan sora çıkarıp gene sepetimin uzerine koyacağım olari  ..eğer oyle yapmasam...... Sicasın bobamın ağızına .........

hikaye : havva AKÇAİR

Gelıyırım Katip yedım seni

Köyde Rahmetil Bayramın Ahmetin düğünü var O zamanlar çok yakışıklı olan Rahmetli davulcu Katip eşine-eşine davul çalıyor ...bir yandanda ceyizler toplanıyor dinamitler atılıyor(o zamanlar dinamit atmakta modaydı) , tüfek ve tabancalar hiç susmuyor köyde bayram havası var...

O sırada Rahmetli Gülsümün Fadime abla bahçeden yeni çıkmış arkasında sepet , sepetin içi dolu yalluk , yalluğun üzerinde orak bizim evin kapısından düğüne yetişmek için çabuk çabuk gidiyor,
Fadime abula horon etmeyi çok seven birisi olduğu için davulun sesini duyar duymaz bahçede çalışmayı bırakıyor hemen yola koyuluyor eve gidip üzerini değiştirip düğüne yetişecek.Bu sırada tam bizim evin önünden geçiyor , ben ozaman çocuktum ama ilginç olduğu için iyi hatırlıorum eşine eşine çalarken davulcu Katipi gördü diklendi ayağa,heyecanlı bir şekilde aynen şöyle dedi.

--- Gelıyırım e dağulci Katip yiyeceğım seni........!

                                           
                                                            hikaye : ömer AKÇAİR

E Hava gene gördunmi ben ruyanda

Mevlüdün Kızı Havva Akçair anlattı .... Havva bir gece Rahmetli (Arifin Hasanın Hanımı) Binnaz ablayı rüyasında görmüş ve ertesi sabah kendisine rastlamış demişki ona

---Binnaaaz seni bu akşam rüyamda gördum kuş gibi uçaydın herhalde bi sevap eddun.

---Heeee Eşekçinin karısına fitreleri verdım ondandır herhalde

demiş gitmiş...
aradan bir hafta geçmiş sabah erkenden Binnaz abla evin kapısına gelmiş bağırmış kıranın başından

--- Havaaaaa... Havaaaaaa... az bak baa..

--- ne oldi binnaz abula

--- Hava gene gördunmi beni uçarken

---neden Binnaz abula

--- Hasanın fitresinide verdım da ondan sorayrım...

hikaye : havva AKÇAİR